alev'in dünyası

Saturday, September 30, 2006

Yağmur yağıyor, seller akıyor...

Evet, bu aralar blogumu biraz ihmal ediyorum, ancak, işlerin yoğunluğu, taşınma telaşı derken değil bloga kendime bile vakit ayıramaz hale geldim. İnşallah Çarşamba günü yeni evimize de taşınınca günde toplam 2 saat yola harcadığımız zamandan tasarruf edeceğim ve perşembe sabahı itibariyle +2 saatle güne başlayacağım inşallah.

Bu aralar işler yoğunlaştı, havaların soğumasıyla birlikte kışlık ihtiyaçlar çıktı ve kısmen de olsa alışveriş hızlandı Alsancak'ta, en azından bizim mağaza için durum böyle. Bu arada, perşembe akşama doğru başlayan ve ben hayatımda böyle yağmur görmedim dedirten yağmur, İzmir'deki pek çok işyerini olduğu gibi bizi su içinde bıraktı, ama Allaha şükürler olsun ki, ucuz atlattık, hasar çok büyük değil, sadece yerler su içinde kaldı parkeler muhtemelen değişmek zorunda kalacak ki bunu zaman gösterecek, kuruyunca kabarmalar başlar herhalde, kısmen de olsa kabardı zaten. Napalım hayırlısı olsun, beterin beteri var ,buna da şükür, ürünler zarar görebilirdi, sadece parke ve mobilyalardaki hasarla atlattık gibi duruyor şimdilik...

Dün bir olay yaşadım, bunu paylaşmadan geçemeyeceğim...Biz kovalarla,viledalarla mağazadaki suyu boşaltmaya çalışmısız, bitarafımızdan ter akmış, moral bozukluğu da cabası, kadının biri geldi, aynen şu diyalog yaşandı aramızda:
Kadın:Mağazayı su bastı mı?
Alev:Evet, ancak temizleyebildik.
Kadın:Ayyyy, ben bir arkadaşıma bu dükkanı tutması için çok ısrar etmiştim,
Alev:??????!!!!!!!!:::::::::::::::::
Kadın:Ay ben o dükkanla uğraşamam su basar orayı,dedi. siz biliyormuydunuz buraya su başacağını?
Alev:Tabiki biliyorduk, buraya su basacağını anlamak için alim olmaya gerek yok, sadece hazırlıksız yakalandık!!!!!!
Kadın:Aman, boşverin yağmur yağsın, bu önemli değil, deprem olmasın en kötüsü bu ....ve ilginç konuşma bu yönde şuursuzda bir müddet daha devam eder...

(Bu hanım acaba ne demek istemiş olabilir, anlayabilen var mı?)

Diğer bir ilginç olay da yağmurun deli gibi yağdığı saatlerde yaşandı ki bu dün yaşanandan daha ironik...

Bir zamanlar iş için daha ilişki içinde olunan ancak, bahsedilen işin bitmesi nedeniyle sadece tanıdık olmaktan ileri gitmeyen bir aile ile yaşanan telefon görüşmesidir.Yağmur en şiddetl,i hali ile yağmaktadır, kocamın telefonu çalar,ancak o an telefona cevap verilemez çünkü, otobüste seyredilmektedir. Eve gelince geri aranır ve durum öğrenilir:
Kadın:Çok yağmur vardı, alışveriş merkezinde mahsur kaldık, alışveriş merkezinin otoparkına gidemedik, yanımızda çocuk vardı, o olmasa mesele değil, sizden şemsiye getirmenizi isteyecektik.

Bu ne biçim bir mantık ben anlayamadım, kendisinin çıkamadığı yağmura biz çıkacağız, gerekirse donumuza kadar ıslanacağız, şemsiyeyi ulaştıracağız, ve belki arabalarına kadar eşlik edeceğiz, muhtemelen şemsiyeyi de onlara vermemiz gerekecek, çünkü, evin otoparkından apartman girişine de ulaşmak sorun olabilir kendileri için, sonrası onları ilgilendirmez, kendiniz nasıl eve döneceğimizi bir zahmet düşünüverelim artık, onu da mı düşünmsünler bizim için değilmi ama?

Bu konu hakkında yorum morum yapamam ben sizlerden yapabilen varmı?

Wednesday, September 20, 2006

İyiki doğdun Elma Şekeri'm

Bundan tam 6 sene önceydi. Yıllardan 2000, günlerden 21 Eylül ve hatta perşembe gecesi... Elma Şekeri doğacak, bekliyoruz, ben o zamanlar da gene Çitos'dan ayrı şehirdeyim, ama doğum cumartesi olacak ben de orada yanında olacağım, ama olmadı, yine evdeki hesap çarşıya uymadı, Elma Şekeri acele etti ben gidemeden o erken geldi, ama hastaneden eve gitmelerine yetiştim, kucağıma alamadım önce, hastanede avaz avaz bağırıyordu,memeyi kabul etmiyordu, hemşireler kaşıkla annesinin sütünü vermeyi çalışıyorlardı ben onu ilk gördüğümde, çok uğraştırmıştı herkesi.Acayip şeyler hissettim onu ilk gördüğümde,çokgüzel bir bebek diye düşündüm,yenidoğan bebekler değişik olurya, bu sefer öyle gelmedi bana, çok güzel geldi gözüme, eve geldiğimizde kucağıma alabildim ancak, Çitos'la ben de hamile kaldım sanki,ben de doğurdum onunla ve en güzeli ben de bebeğimi kucağıma aldım sanki, o minicik bebiş, şimdi kocaman okullu kız oldu ama o benim bitanem, o benim herşeyim...Hep söyledim hala söylüyorum, acaba kendi çocuğum olsa Elma şekeri'ni sevdiğim kadar sevebilir miyim diye...

Aşkım, bitanem, ElmaŞekeri'm, yarın senin doğum günün,sen dünyaya geldikten sonra herşey ne kadar değişti ve ne kadar güzel oldu,heryer seninle güzelleşti , seninle şenlendi sanki, umarım hep çok şanslı olursun, dilerim hayat sana hep daha fazlasını verir...Doğum günün kutlu olsun bebeğim, hep çok mutlu ol...

Monday, September 18, 2006

Taşınıyoruz,umarım artık bu sondur...

Yaa, ne kısmetsiziz ev konusunda, evlendiğimizden beri kaçıncı taşınışımız, bıktım artık...

Aslında, hep kendimiz kaşındık bu konuda, ama bu sefer mecburi oldu, ama inşallah iyi olacak, yeni evimiz işyerimize çok yakın yürüme mesafesinde, halen yaşadığımız evden de çok daha güzel, en azından yeni bina, burası gibi dandik değil,(gidiyoruz ya artık bu ev iyice tüü kaka oldu, hoş zaten hiç ısınamadım ben bu eve)gayet güzel bir bina ve ev...

Yaşadığımız taşınma maceralarına gelince, ilk önce evlenip Ankara'ya taşındık Marmaris'ten bu birincisi idi, sonra Ankara'da kendi evimizi aldık, bu dönemde de Dubai'ye yerleşme kararı almıştık, yeni evi kiraya verip mevcut kiraladığımız evi de boşaltmayıp Türkiye'ye geldiğimiz zamanlarda kullanmak için boşaltmamaya karar vermiştik, ama beceremedik, yani yeni evi kiraya vermek işimize gelmedi, hadi hooop eskisini boşaltıp yenisine taşındık, GOP'da 2 sokak öteye taşındık, sonra Dubai'de işler umduğumuz gibi gitmeyince birsüre sonra geri döndük, yeni evimizide oturmaya başladık, hani şu kiraya vermeye kıyamadığımız güzel evimize. Sonra Ankara'dan ayrılıp İzmir'e geldik ama bu arada evimizi eşyaları ile kiraya verip bir Japon'a, bu sefer halen oturduğumuz eve taşındık, ve hatta, ev sahibesinin söylediklerinden de gaza gelip tam bu eve göre eşyalar aldık, ev genişya, sanki kendi evimizmiş gibi bisürü bişeyde yaptık, ama tüm bunlar bize kazık olarak geri döndü, bir önceki postta anlattığım üzre evden kovulduk(sözde) umarım bugün kontratı yaptığımız ve çok içimize sinerek kiraladığımız ev son taşınma maceramız olur. Tabiki kendi evimizi alıp keyfimize uygun hale getirene kadar...

Gene kolilerle savaş başlıyor na'palım, daha 10 günümüz var taşınmak için yavaş yavaş hallederiz inşallah.

Saturday, September 16, 2006

ben birşey demiyorum artık...

Bu aralar canımız çok sıkkın...

Daha öncede bahsettiğim gibi, bu memlekete taşınalı 1 sene olmak üzere. Geçtiğimiz yıl kasım başında bu memleketin Mavişehir denen bölgesinde ev kiraladık ve taşındık. Aslında o zaman da burasını beğenmemiştim yaşadığım süre boyunca da hiç ısınamadım o ayrı mesele ama çok da kötü niyetli birev sahibemiz oldu maalesef...
Olayları kendi tarafımdan düşünerek yorumluyorum belki ama, çok kötü de bir kazık yedik galiba. Evi kiraladığımız zaman, ev sahibemiz bu evi satmayı düşünmediğini, kendisinin de taşınmayı hiç düşünmediğini ve bu evinin onlara uygun olmadığını zaten bu sitede 4 tane daha evi olduğunu söyledi, oysaki biz ona, ne evi satmayı düşünüp düşünmediğini, kaç tane daha dairesi olduğunu ve hatta kendisi oturmayı düşünürmü hiç sormadık , ayrıca merak da etmedik zaten de bunları sormak aklımıza da gelmezdi.Neyse, biz ne zaman istersek o zaman evi boşaltacağımızı söyledi. Bizde memnun memnun kiraladık evi.Taşındıktan bir yada iki ay sonra gecenin bir vakti telefon ederek,'' size bunu söylemek zorundayım, evi satıyorum ama, evi boşaltmanıza gerek yok, belki satın alacak olan kişi de kiraya verir, sizden iyi kiracı da bulamaz'' filan falan hikayesi okudu bize. Tabiki huzurumuz kaçtı, moralimiz bozuldu,ama geçen 6 ay boyunca da evi görmeye bile hepi topu 3 kişi gelince herhalde satılmayacak diye düşündük ve rahatsız olmadık. Zaten Alsancak'ta mağaza da açınca oraya taşınmamız farz oldu ama kışı geçirelim o arada da ev satılır zaten nisan gibi taşınırız diyorduk. Ama tabiki, ev sahibemizin daha ince planlar içinde olduğunu tahmin edemedik... Taki geçtiğimiz çarşamba evi boşaltın kendim taşınacağım diyene kadar...Yanılmıyorsam hemen boşaltın tarzında şeylerde söylemiş kocacıma. üç gündür harıl harıl ev arıyoruz, moraller eksi seviyede, canım kocam bir mutsuz,ben ayrı mutsuz kahrolduk anlayacağın.Allahtan şansımız yaver gitti ve çok şirin, yeni ve temiz bir daire bulduk mimar arkadaşım sayesinde hem de onun apartmanında. Komşu da olacağız yani.

Kötü komşu ev sahibi yapar diye bir söz var galiba, ben bunu kötü ev sahibi ev aldırır diye değiştirip en kısa zamanda ev alabilmeyi ümitediyorum. Yaaaa, bizim de kiracılarımız var ama hiç böyle kazık atmadık kiracılarımıza... İnsanlar tabiki evlerini satmak isteyebilirler, kiracıyı çıkarmak da isteyebilirler ama, ben bizim hikayede bir kötü niyet seziyorum sanki. Bizden önceki kiracılar hiç kira ödememişler ve bir sürüde sorun yaşatmışlar ev sahibesine, o da evi satmaya karar vermiş bu arada da biz garibanlara evi kiralayıp , evi satana kadar kirasını almış sanki.Ve hatta eski kiracısının hıncını da bizden çıkarıyor sanki.Evdeki hesap çarşıya uymayınca, ev satılamayıncada gözüne batmışız herhalde son perde olarak da bizi def etmeye karar vermiş...

Napalım, canı sağolsun, Allah hayırlı müşteriler versin. Evinin de hayrını görsün . 11 ay evinde oturduk, üşüdük, terledik, toz almaktan telef olduk ama olsun,gene de rahat ettik evinde...

Tuesday, September 12, 2006

ve sonunda açılışımız da bitti

Evet, bitti, ama biz de bittik. Ben çocukluğumdan beri bu tip merasimlerden pek hoşlanmam, bir o kadar da gerilirim.Gerilecek ne var aslında ama, yaradılış işte.Hatta, o kadar hoşlanmam ki, biz evlilik törenimizi sırf bu yüzden Paris'te halletmiştik. Pek bi rahat olmuştu, kakara kikiri şeklinde çok kısıtlı bir davetliyle olmuştu nikah törenimiz. Nikahımızı kıyan konsolos bey bile bizim bu laylaylom halimize dahil olmuştu. Neyse, o günü başka sefer anlatırım...

Açılış güzel oldu, aslında açılış gibi oldu, davet ettiğimiz dostalrımızın hemen hemen hepsi geldiler sadece daha önce üstü kapalı bahsettiğim dansözlük yapan arkadaşlarımız gelemediler, birkaçı çiçek göndermişler.Teşekkür ederiz...

Açılış fotograflarımızı yayınlamak isterdim ama, bir tane bile foto almadım, Çitos sürekli konukları görüntülüyordu, A.ve P.hanım'da foto aldı onlardan alıp yayınlarım belki,ama herhalde bu hafta içinde basında çıkar haberlerimiz ordan da koyarım belki...

Dün ilkokul 1. sınıflar ders yılına başladılar benim bebeğim Elma Şekeri'de başladı.Hayırlı olur inşallah, başarılar diliyorum tüm kuzucuklara.İnşallah hepsiokullarına, öğretmenlerine,arkadaşlarına çok çabuk alışır ve okul hayatına kolaylıkla adapte olurlar.
Allah hepsine zihin açıklığı versin...

Friday, September 08, 2006

Misafirlerimiz geldi...

Açılışımız var ya yarın, tüm akrabalarımız seferber oldular bizim için...

Önce annem, babam geldiler. Bugün de Hakan'ın abisi Taner Abi, eltim Özay ve gençler Mert ve Berk geldiler Ankara'dan.Yarın sabah da Çitos geliyor , o da Ankara'dan gelecek. Sağolsun hepsi de yanımızda olacaklar. Bizi yalnız bırakmadıkları için burdan da teşekkür ediyorum onlara. Ayaklarına ve gönüllerine sağlık...

Bugün TanerAbi, Özay, Mert ve Berk hep birlikte geldiler mağazaya, akşam birlikte kapattık, malum hergünkü gibi fazla malları evdeki depoya getirdik, bugün ben kıyafet taşımadım çünkü Mert'le Berk taşıdılar tüm malları. Ben rahat ettim yani. Akşam terasta yemeğimizi yedik, güzel geçti, benim canım kocam yine kelimeden tasarruf edip evin durumunu doğru düzgün anlatmadığından Taner Abi ve Özay önceden ayarladıkları otele gittiler biraz evvel, çocuklar bizimle kaldı... Oysa ben hepsi için evi hazırlamıştım, artık yarın geceyi hepbirlikte geçireceğiz. Çocuklarda onümüzdeki hafta bizimle kalacaklar bize de değişiklik olacak ...

Bugün başka bir şey daha yaşadım ve beni çok duygulandırdı, mağazada Ö. hanım ve eşi bize açılış öncesi çiçek göndermişler, çok ince bir davranıştı, acayip memnun oldum...Ayrıca da arkadaşımız zannettiğimiz birsürü şahsiyet de açılışa gelemeyeceklerini belirten sudan mazeretleri ile bizi geçiştirdiler,nap'alım canları sağolsun. İçimden gelemiyorsunuz madem, öyleyse çiçeklerinizi bekleriz diyesim geldi, sırf gıcıklık yapmak için ama değmeyeceğine karar verdim sonradan.Artık öğrendim ki her aklına geleni söylemeyeceksin,her aklından geçeni söylersen sonrasında tatsızlık yaşanıyor, az konuşan herzaman kazanıyor...(Bu da böylesine bir dipnot olsun.)

Bugünlük de bu kadar, yarın yoğun ve telaşlı bir gün olacak,açılışa dair notları da en kısa zamanda yazarım artık...

Gelen gelmeyen ve hatta gelemeyen herkese de teşekkürler...