alev'in dünyası

Friday, June 30, 2006

moralim bozuk,hem de çok

günaydın,
sözde bu hafta sonunu Foça'da geçirecektik, özellikle ben çok heves etmiştim, göbek kaşıyarak geçireceğim tatilin hayalini kurmuştum. Ama, dün yaşadığımız bir olumsuzluk nedeniyle iptal etmek zorunda kaldık,ama na'palım kısmet değilmiş, başka haftaya....

Dün Elma şekeri'nin kontrolü vardı, herşey normalmiş, bundan sonraki kontrol Şubat 2007'de...
Onlar Pazar sabahı geliyorlar yazlığa. Yaşasın hareketli günler başlıyor......

Dün emlakçılardan biri aradı, yeni bir dükkan daha çıkmış, 35 m2, 3700 YTL kira, ve 70000 YTL hava parası.yeri fena değil aslında dükkanın ama ,hava parası vermek istemiyoruz.Ben artık ümidimi kaybettim, aradığımız bölgedeki dükkanların abartısız yarısından fazlası devren kiralık, bayağı da boş olan var. Bu piyasa koşullarında, iş yapmaya kalkışmak da ne kadar doğru acaba?Geçen yıl açılan dükkanlar bu yıl kapanıyor.Önceleri 5000 YTL'ya kadar kiralamayı düşünüyorduk ama, şimdi 3000YTL'nin bile çok yüksek bir kira olduğunu düşünüyoruz. Mevcut mağazaların da durumları pek parlak değil aslında.Normal şartlarda, bu bölgede dükkanlar çok kolay el değiştirirmiş, her zaman her dükkanın hazırda bekleyen alıcısı olurmuş, anlatılanlardan biliyorum. Ama, nerdeyse 3 aydır arıyoruz ve hava parası ile el değiştirmeyi bekleyen tüm mağazalar hala bekliyor.Alan satan yok yani. Kuzenlerim T. ve F. Abim, yıllardır bu işin içindeler, her ikisi de acele etme, bekle, çok uygun yer bulmadıkça otur evinde keyfine bak diyorlar.Yıllardır bu işi yapan insanlar bunu söylediğine göre bir bildikleri vardır herhalde.Biz de bekliyoruz zaten.
Moralim bozuk, hem de çok....(Hafta sonu tatilimizin iptalinin bu moral bozukluğu ile alakası yok)

Thursday, June 29, 2006

hiç halim yok.


bu sabah karboksi vardı saat 9,30'da. Dün geceyi öyle kötü geçirdim ki, sıcak bir yandan, hala bitmeyen fırtına bir yandan hiç uyumadım desem uydurmuş olmam.Hal böyle olunca,sabah uyandığımda saat 8,30'u geçiyordu, be nedenle gene yürüyemedim merkeze.Akşam yürürüm artık hava biraz serinleyince. Bu sabah ya bismillah deyip tartıya çıktım 74,1 dedi alet. En son tartıldığımda 74,7 idim.En son hangi gün tartılmıştım hatırlamıyorum, geçen hatfa tartıldım galiba 74,7 idi.Benim gibi çok zor eriyen biri için fena değil. Kendi kendime nazarım çok değer benim, inşallah bir aksilik olmaz ve bu hızla devam ederim. Yazlığa gidene kadar 70 olurmuyum acaba, yok ya o kadar da değil, şurda 20 gün filan kaldı gitmemize, ben 20 günde hayatta 4 kilo veremem.Böyle bir şeyi ummak ve de hayal kurmak hüsranla sonuçlanır benden söylemesi...
(Zayıflama maceramı buraya yazmak iyi fikirmiş gerçekten.Bu günlük de benim diyetisyenim oldu resmen. Bu motivasyonla ben hem 68'i görür ,hem de koruyabilirim inşallah.Artık şişmanlamayacağım,yeter artık,2000 yılından beri böyle, bir inceliyorum bir kalınlaşıyorum.Yalama oldum valla.)
Artık deniz mevsimini açalım deyip, haftasonunu Foça'da gitmeyi planlamıştık, yarın sabah gitmeyi düşünüyorduk. Amma velakin,benim bu uyuşukluğum devam ederse, benim değil Foça'ya yan odaya geçmem imkansız gibi görünüyor. Eğer gitmezsek deniz, kum,güneş olayını evde kendi imkanlarımla hallederim artık...

Wednesday, June 28, 2006

kızlarını bilmiyorum ama,........


hep derler ya, İzmir'in kızlarına ve havasına güven olmaz diye, kızları hakkında birşey diyemem ama havasına güven olmadığı kesin.Bu ne sıcaktır sevgili günlük. Sabah uyanıyorsun, sanki olağan bir yaz sıcağı yaşayacağını zannediyorsun, öğleye doğru bir fırtına başlıyor ama öyle böyle değil.Bizim dandik evin her tarafı sallanıyor fırtınadan, camları açamıyorsun, evde klima yok, o fırtınada camları açsan ev kum eve dönecek, normal havada bile yolun tüm tozu, toprağı bizim evde mübarek. Hergün toz mu almak gerekir, bugün sil yarın 1 parmak toz, abartmıyorum, gerçekten çok ciddiyim, baş edemedim evde ne kadar halı varsa hepsini topladım,çünkü, ev kışın ne kadar soğuksa, yazın da bir o kadar sıcak, evde mutlaka ceryan yaptırmak gerekiyor, o yüzden de her yer toprak içinde kalıyor, vileda elimde hergün sil allah sil.Ellerim nasır oldu yemin ederim vileda'dan.Yanlış bilmiyorsam 16 çeşit rüzgar varmış, bunlarn tamamı şimdi burda, hep bir ağızdan bağırıyorlar dışarda.Çıkardıkları gürültü korku filmlerini aratmayacak cinsten,dışardan içerigiren bayıltıcı sıcakla birleşince dayanılmaz oluyor.
Kendimi bildim bileli sıcak beni çok bunaltır ama bu aralar tahammül sınırlarını aştı bu sıcaklık.Haziran böyle olursa, Temmuz, Ağustos nasılolur acaba?Önümüzdeki 3 gün sıcaklıklar 40 dereceye ulaşacakmış. Buna bir de nem ekle, eyvah ki ne eyvah. Alev hapı yuttun kızım sen.

Tuesday, June 27, 2006

yorumsuz......



canım kocamın telefonu çaldı. Geçen diyalogu aktarıyorum...

-Adam:Ben ...... bankasından Osman.

-Evet, buyrun.

-Poliçeleri göndermişsiniz güzel kardeşim, ama daini murtehin yok.

-Bir an sessizlik, algılayamama be görüşmeye devam........

Bu nedir böyle yahu. Ve maalesef bu adam, benim 5 asenemi verdiğim, gecemi gündüzüme katarak çalıştığım bankamın aynı şubesinde çalışıyor ve maalesef belkide benim masamdan ve benim telefonumdan konuşuyor.(Tabiki, benim eski masam ve telefonum.)

Bu geçen diyalog bana nostalji yaptıracak anlaşılan. Osman ,ki,kendisini tanımıyorum, benimzamanımda yoktu, bana Müdürünü hatırlattı nedense. Benim de eski Müdürümdü.Hatta kendisine Müdür Bey denmesi konusunda baskı yapardı, hala da yapıyordur herhalde. uzun süre ağzımalışamamıştı, sonra da Ankara'ya tayin olduğumda,sevgili Müdürüm, tatlı insan, A.Bey'e de Müdür Bey demiştim bir kaç kez, hiç bana uygun bir hitap şekli değil ama, alışkanlık ağzımdan çıkıverişti birdenbire.Birdaha asla söylemedim zaten, Eski şubede yadırgamadım birsüre sonra alışıyor insan herşeye,ama Ankara'da kendimden utanmıştım resmen, ilk defa o zaman kendimi taşralı gibi hissettim.

Herneyse konuya dönelim. Bu Müdür Bey,ilk şubeye geldiği gün, eski müdüre güle güle, yeni müdüre de hoşgeldin partisi veriyorduk.Alkol de vardı partide. Adamcağız şarabı da lüpletince, gaza geldi konuşmaya başladı, eski çalıştığı bankadaki Bölge Müdüründen bahsediyor ama, bahsederken de Pe...... müdür diye bahsediyor, bu arada anlattığı Bölge Müdürü benimdayımolur, tabi kendisi bunu bilmiyor. Ben o an, nasıl davranacağımı şaşırmış halde, bu gerçeği söylemeliyim, sonra kendisi öğrenirse durum daha tatsız olur düşüncesiyle, o Pe..... benim dayımolur diyiverdim.O anda, eski müdürümüz M. Hanım kahkahayı bir bastı ama görülmeye değerdi. O günden sonra da adamın benimle yıldızı barışmadı zaten,hep gıcık kaptı benden. Hatta o akşam, dayım annemlerde imiş, adam dayımı cebinden aramış, Sayın Müdürüm, nasılsınız filan falan diye.Annem söyledi, senin müdür dayını tanıyormuş diye. ben tabiki, dayıma hiçbirşey bahsetmedim,ne gerek varki, durup dururken kaşınmaya. Hatta, bu adam benden öyle gıcık kapıyordu ki,Ankara'ya tayinim çıktığını, Cuma akşamı saat 21,00 civarı söyleyip, pazartesi orda başlayacaksın demişti. Bu arada, ben hem evi taşıdım hafta sonu hem de yeniişime gittim. Neyse, böylesine bir anı işte. Yine de kulakları çınlasın, allah yolunu açık etsin.Saygılar Müdür Bey.Yeni elemanlarınızı da takdir ettik ailecek.

köftesine bayılıyorum...


aslında ben İkea'ya bayılırdım eskiden. Burda yokken. Hala seviyorum ama,şimdi gitmek gelmiyor aklıma. Oturduğumuz muhite uzak olması da etkilidir belki. Haa, tabiki ilk açıldığı zamanlarda zırt cırt gitmiştik canım kocamla, kıtlıktan çıkmış gibi de saldırıp birsürü bişey de almıştım inkar etmeyeyim şimdi.Ama, insanın elinin altında olunca, ulaşabileceği mesafede de olunca cazibesini kaybediyor bazı şeyler galiba. Şu yakın zamanda 2 kere Bornova'ya gitmemize rağmen canım istemedi ikea'ya gitmek.Aslında köftesi acayip lezzetli, sadece köfte almak ya da orda yemek için dahi gidilmeli. Köftesinin ambalajından içindekilere bakıp, yani kopye çekip evde denedim, onlarınki kadar lezzetli olmadı, ama fena da olmadı.Tavsiye ederim.Oysaki,yurtdışı gezilerimizde bile,nerdeyse bütün marketleri dolaşamayı, değişik tatlar denemeyi, denemekle kalmayıp sanki getirdiklerimde bitmeyecekmiş gibi, ne görürsem alır getiririm, birde İkea'lara mutlaka uğrar gerekli gereksiz ne bulursam alırım,sonra onları taşıyıp birde başına birşey gelmeden sağ salim eve ulaştırmak için hem kendimi hem de canım kocamı canından bezdiririm.İnsan oğlu işte garip.Ama seviyorum napiim...Aklıma geldi, en son geçtiğimiz şubatta Japonya'ya gitmiştik, oradan getirdiklerimiz hala bitmedi, mutfak dolaplarından bir tanesi Japanise Food standı şeklinde tüketilmeyi bekliyor. Kulakları çınlasın Kazumi'nin annesinin verdiği norileri dahi kullanmadım. Geçen yıl Ankara'dan taşınmadan evvel,Quick Chine'da suşhi kursu almıştım, o dönem sürekli yapıyordum ama, şimdilerde hiç yapmadım,çünkü Tokyo'da öyle çok suşhi yedik ki, 8 gün boyunca, neredeyse 3 öğün.Ama artık karar verdim, evde hazırlamak daha maliyetli oluyor, git Home Store Cafe'ye,çatlayana kadar yiyemesende, burda Kaiten Suşhi'ciler kadar ucuz değil maalesef,ara sıra git nefsini körelt. Bu aralar gene çok canım çekiyor amma velakin, diyet olayına girdik ya öldürseler yemem.

Monday, June 26, 2006

neden, neden,neden ?


yaaa, hep böyle mi olmalı? çıkarlar çakışınca, işin ucu sana dokununca hep yan mı çizmeli?
beni kim mi bu kadar karamsarlığa sürükledi? anlatıyorum işte...
Bu sabah karboksi seansıma gittim. Yürüdüm,zaten hava çok sıcak,kan ter içinde kaldım Nutra system'e ulaşana kadar.Allahtan bekletmediler,ben heryere vaktinden bir 15 dakika önce giderim, çocukluğumdan beri bu böyledir. Ne beklemeyi ne de bekletmeyi severim.Hümeyra Hemşire bugün pek bir keyifsizdi, yorgundu sanırım. Dün gece bir akrabasının düğünü vardı, hatta bu yüzden 9,30 olan seansımı 11,00 olarak değiştirdi perşembe günü. Zaten sıcaktan telef olmuşum, Hümeyra'nıın da hali yok, pek sohbet etmedik bugün seans sırasında. Hatta konuşmuyorsunuz bugün diye takıldı bana. Derken konu nasıl olduysa, benim heba olduğunu düşündüğüm seansa geldi konu. Aslına bakarsanız,gerçekten de bunu dile getirmeyi hiç planlamamıştım. Ha, tabiki söyleyecektim ama bugün aklımda yoktu.Bu sefer de bana 2075 mg. karbondioksit verdi, yani yeni doktorun verdiği orandan gene fazla. O, 1500 mg. vermişti, hatta, üst karın, iç bacak, tek kol ve popo bölgesine de hiç vermemişti gaz. Neyse, konu tekrar açılıp, ben mağduriyetimin bir şekilde telafisini istediğimi uygun bir dille anlatmaya çalışırken, Hümeyra ne dese beğenirsiniz.Aslında, 1500 mg. normal bir değermiş,200-300 mg. birşey olmazmış, (200-300 mg. dediği benim hesabımla,2275-1500=775 mg.)benim galiba yeni doktorla yıldızım barışmamış filan falan bir sürü saçmaladı ve önemli değil telafi ederiz dedi.madem normal değer 1500 mg. da neden bana, başladığımdan beri 2000mg. altında uygulama yapmıyorlar o daayrı konu ama, neyse.Bu hanım kızımız 3-4 gün öncesine kadar doktordaki olumsuzluk hakkında benimle hemfikirken,hatta diğer üyelerinde hoşnutsuz olduğunu söylerken şimdi birden bire çark etti,şaşılası bir durum.Bakalım nasıl telafi edecekler merakla bekleyeceğim.
Burdan çıkarılan sonuç nedir? aslında birsürü....
1-Bu tür hizmet veren kuruluşlar, maalesef ,senin paranı kapana kadar,çok titiz ve güven verici oluyorlar, köprüyü geçtikten sonra kendi kafalarına göre at koşturuyorlar.Bu yüzden, kendi işini kendin halledeceksin,eksiden karboksi ve/veya benzeri uygulamalar mı vardı, kesersin boğazını, yaparsın sporunu işte budur...
2-Bu tür durumlarla karşılaşmamak için, tepkini anımda koyacaksın. Öyle, aman ayıp olmasın, belki ben yanlış düşünmüşümdür, sakin kafayla tekrar düşünürüm vs. vs. kibarlık yapmaya kalkarsan,işte karşılaşacağın durum budur. Bırak sen sıkılıp,üzüleceğine karşıdaki üzülsün, sıkılsın. Kız, yıldızın almadı dedi çıktı işin içinden ya. Varmı bunun gibisi...
3-Sonuncusu ve en önemlisi, bu tür uygulamaların yapıldığı merkezlerde, doktor da doktor takıntısı yapmayacaksın. İşte gördün doktoru başın göğe erdimi?Zaten iyi doktorlar bu kıl,tüy, yağ, kilo işlerini küçümsedikerinden bu uygulamaları yapmıyorlar. Yapan tek tük doktorda böyle oluyor.İşini iyi yapan, estetisyen, hemşire vs. daha deneyimli ve başarılı olur. ben bunu geç de olsa öğrewndim. Zaten demezlermi, doktora iğne yaptırılmaz diye.

Saturday, June 24, 2006

dondurma yedim. suçluyum!!!

blog layouts

blog layouts

sadece dondurma mı yedim sanki. utanacak itiraf ediyorum ama daha birsürü bişeyler yedim.

perşembe akşamı teyzem bizde kaldı. akşama doğru annem,teyzem ve ben canım kocamı evde bırakıp civardaki alışveriş merkezlerii talan etmeye çıktık. Annem olayın baş kahramanı olunca talan etmek deyimi pek bi kifayetsiz kalıyor. Eve en yakın olandan başladık. Annem bence ,htiyacı olmasa da ben de ve Çitos'da gördüğü hemen edinmem lazım diye harekete geçtiği ayaklı kek tabağından almaya karar vermiş olduğu için (kıskanç asla değildir, ama alışverişe çarşı acayip bir zaafı vardır. İhtiyacı varmı yokmu hiç düşünmez mutlaka alır. Hatta babam ALIŞVERİŞ KONUSUNDA TEDAVİ EDİLMESİ GEREKTİĞİNİ SAVUNUYOR) Paşabahçe'den almak istedi ama ben kanına girdim ve Carrefour'un mutfak eşyaları bölümünden 3,50YTL'ye bir tane edinmesine ön ayak oldum. Allahtan beğendi de onu aldık. O da Paşabahçe'nin zaten. Gayette de şık. Paşabahçe'deki çok daha pahalı. Teyzemin Paşabahçeden indirim kartı var, %20 galiba. Hatta kart annemde kalıyor, Ankara'da küçük kızıyla beraber oyun haline getirip ne var ne yok dolduruyorlar eve. Çitos da çok meraklı mutfak eşyalarına, çok da zevklidir allah için. Onda yemek yemek çok keyiflidir, insanın göz zevkini okşar her şey. Annem de öyledir aslında. Ben de onlar kadar olmasa da zevkli şeyler alıyorum allah için. Onlar kadar dediğim, herşeyden tek alternatif var bizim evde. Ama annem ve Çitos'da çeşit çok fazla. Her neyse, Carrefour'dan çıkıldı ve M&S 'a dalındı. Annem bahsi geçen mağazanın hiç bir aksiyonunu kaçırmaz, şu kadar al şu kadar bedava ve benzeri her türlü promosyonunu sonuna kadar kullanır. Anneler günü, babalar günü promosyonlarını Çitos'la beraber kullandılar zaten yani demek istediğim yazlık gardrop tamamlandı, bana göre ihtiyaç kalmadı. Ama, annem bisürü bişey aldı gene kaşla göz arası. İyigünlerde kullansın, sözüm ve gözüm yok allah için. Onca yıl çalıştı,didindi durdu, kolay değil bankacılık yaptı yıllarca, en ilkel sartlarda, emekliliğin keyfini sürecek tabiki.Sonra, teyzemin torunu Elif için salıncak bakmak için Praktiker'e gittik ama bulamadık istediğimiz salıncağı. Sonra, diğer büyük olana geçtik. Orda, Boyner'de ve Joker'de salıncak baktık orda da bulamadık, Boyner'den puzzle ve değişik bir oyuncak aldı teyzem. Ama, Boyner insanı çileden çıkarmak için birebir bir mağaza.Yeterli eleman mı yok nedir , hiçbir oyuncak üzerinde fiyat etiketi yoktu nerdeyse, fiyatlar olmadığı gibibilgi alabileceğimiz eleman da yok, 3 kasa dolaştım üçünde de bir allahın kulu yoktu görevli. Tepemin tası öyle bir attı ki, bir hışımla bulduğum elemana yapıştım, hiç bir şey söylemedim ama, kız yüzifademden tırstı galiba, etrafımda pervane oldu. Neyse, kasalarda inler ve cinler top oynadıkları için üst katta in ve cin dışında başka bir canlı bulunan kasa ararken yorulan altın kızlarda ayakkabı reyonundaki koltuklara attılar kendilerini ben de uzun kuyruklu kasada beklemeye başladım sıramı. Zaten sıcak, klimaların kendine faydası yok, uyku modunda sıramı beklerken önümde her tarafından marka fışkıran hanım kız ,(Zeynep Casalini'ye acayip benziyordu, beni uyandırdığı çığlığı ile farkettim.)
delirmişgibi bağırmaya başladı, afallamış halde ben önce kasaya bağırdığını zannettim, meğer kızına bağırıyormuş, kız da orta son filan kocaman yani. Yanında da bir arkadaşı vardı,pek anlayamadım ama, hiçbirşeye dokunma diye bağırıyordu galiba.Ama kadın kafayı yedi zannettim resmen. Ama kızını görünce anladım ki, kendisi kafayı yemekle kalmamış, kızına da yedirmiş, çocukcağız, resmen embesil bir hale gelmiş. Dişlerinde tel de vardı zaten, (bu teller çocukların salak gibi görünmesinde zaten başlı başına etken) çocuk şaşkın olmuş velhasıl.Çocuğu öyle bir sindirmiş ki kadın o yavrucuğun haline pek bi üzüldüm. Bu durum öyle ilgimi çektiki, kadının sırası gelince, ilgilmeye başladım alışverişiyle. Anlayabildiğim, bir değiştirme yaptı galiba, yeni ürün alınca, para arttı ve kasiyer kız, artan kısım için şeker istermisiniz diye sordu, sevimsiz gucci çantalı, prada terlikli, disel etekli,kırmızı beyaz çizgileri olan tek omuz dekolteli sıkı bir marka olduğu belli olan varlıklı anne, lütfedip kafasıyla onayladı şeker alışverişi, kasiyer kız koşarak 2 tane Haribo şeker paketi getirdi, sümsük bir halde bekleyen kız ,şekeri barkot okunduktan sonra farketti, çünkü kafasını yukarı kaldıramıyor garibim, her neyse annesine şeker mi aldın, hediyemi verdiler siye bikaç soru sordu, anne aldık işte zıkkımlan der gibi verdi şekerleri kızına, kız sevindirik oldu , başka çeşidiyle değiştirebilirmiyim diye sorunca, bir zılgıt daha çekti sevgili anne, ve gittiler.....
O çocuk için gerçekten çok üzüldüm ben. Çocuğum yok ama, çocuklara böyle davranmak ne kadar yanlış. O çocuk büyüyünce ne olabilir bilmiyorum. Ya, gerçekten herkes doğurmasın, doğuran da, çocuk yetirştirmenin ne kadar önemli ve ulvi bir iş, iş demek çok yanlış ama, sorumluluk mu her neyse bunun adı u sorumluluğun bilincinde olsun lütfen.
İş onu doğurmak değil, onu hayata güçlü hazırlamak, onu ruh sağlığı yerinde bir birey olarak hayata hazırlamak, sevgi olmazsa o insanın ne kendisine, ne etrafına, vatan millet ondan vazgeçtim hiç bir şeye faydası olmaz ki.
Ey Kipa Boyner'de gördüğüm, anne müsvettesi, inşallah blogları takip ediyorsundur, ve umarım günün birinde benim blogumdan da haberdar olursun, ve umarım bu potumu okur da, kendinden utanırsın ve umarım ve en önemlisi o badem gözlü kızıma insan muamelesi yapmayı öğrenir ve kızının başı dik dolaşmasını öğretirsin.
Günümüzün devamını yazmak istemiyorum, yine moralim çok bozuldu ağlamak istiyorum!!!!!!

Annem de dün gitti zaten!!!

Thursday, June 22, 2006

oley, annem geldi...gerisi boş.....

yaşasın annem geldi bu sabah.Saat 7,00 civarında geldim diye telefon etti. sabah 8'e 10 vardı servisten indiğinde.ben paldır kültür indim aşağı karşılamak için. ben herzamanki gibi panik halinde asansöre koştuğumdan ne gözlüğümü takmışım ne telefon almışım yanıma, doğru servisin son noktası olan alışveriş merkezinin önüne koştum.Ama etrafımı göremiyorum, annemi bulamıyorum, panik oldum, sersem tavuk gibi ordan oraya koşturmaya başladım. acaba annem apartmana doğru yürümüşmüdür diye geri dönüş yoluna giderken annemin seslendiğini duydum. Bu arada, annem midesini bozmuştu acayip ishal durumları vardı, 2 gündür yemek yemiyordu sadece ekmek, çay belki peynir. Gene acayip sıkıştırmış ishal. Valizi var kendisi gelemiyor, panik halinde beni arıyormuş, sonunda canım kocamda kendini atmış sokağa, ufacık yerde 3 kişi birbirimizi bulamadak yani. Neyse, biz annemle buluşmayı becerebilince, eve geldik,tabi saftirik ben anahtar almamışım, gözlüksüz göremediği halde, gözlüğünü unutan insan, anahtar almayı akıl edebilir mi allsen. Tabiki anahtar yok,ev kapı duvar, kocam yollarda annemi ve beni arıyor biz eve geliyoruz kapıyı açan yok,annem zaten bir fasıl kaçırdı ,ikinci ishal kapıda bekliyor, tuvalet de tuvalet....Velhasıl, allahtan canım kocam telefon almış yanına da, annemin telefonuyla aradık da geldi eve.İçeri girebildik annem attı kendini banyoya.
Böyle bir aksiyon yaşadık sabah sabah.
Bu arada, biber dolması canım kocamın dediğine göre mükemmel olmuş, ben yemedim, malum diyet durumları, ama görüntüsünden anladığım, sanki iç malzemesini biraz daha fazla koysaymışım daha dolgun görünecekmiş gibi geldi. Pirinçler çok şişerde patlarsa diye çok doldurmamıştım. Demeki, zeytinyağlılarda pirinç zaten iç malzemesi hazırlanırken piştiğinden çok fazla şişmiyormuş. Bu vesileyle de tecrübe etmiş oldum, bir müsübet, bin nasihat durumu.Mozaik pasta, malum hep pek bi güzel olur. Onda sorun yok, ama annem yiyemeyecek herhalde. Belki akşam üzerine doğru biraz düzelirse, tadar en azından.
Bugün teyzem gelecek, o buranın karşı tarafında oturuyor, annem de yarın akşam üzeri Akyaka'ya dönecek, ben teyzem bu akşam bizde kalsın istiyorum, abla, kardeş daha fazla görüşürler.Herhalde teyzem'de kalmak ister.
Sabah 9,30da karboksiye gittim. Yeni doktor hanımdan diğer üyeler de memnun değilmiş, herkes onun olmadığı saatleri tercih etmek istiyorlarmış. Zaten topu topu 3 üyeye uygulama yapmış, herhalde şikayetini dile getiren bir tek ben vardım.Ben memnun kalşmadığımı ve uygulamanın kısa sürdüğünü söyledim. Uzun kalmaz herhalde. Kİmse memnun değilmiş çünkü. Bu arada, yeni doktorun seansı masaj filan da dahil, 30 dakika zar zor sürmüştü, arada bekleme filan da vardı. Ama Bugün H. hanımın seansı hiç bekleme olmadan 40 dakka sürdü.Yeni doktor 1500 mg karbondioksit vermişti. H.Hanım 2275 mg verdi. Boşuna kıllanmamışım yani. H.Hanım'a pazartesi seansım heba oldu dedim , o da ne yapsın gülüyor ancak.
Bahsetmeyi unuttum, Elma Şekeri'nin kep töreni güzel olmuş, tüm okul mezunları ile beraber Atatürk Spor salonunda yapılmış galiba, Çirkin Ördek Yavrusu'nu da götürmüşler. O cadıdan hiç beklenmeyen bir performans sergilemiş, gıkını çıkarmamış tören boyunca. Ben nerdeyim, burası neresi bunalımı yaşamış herhalde. Yoksa, o çok cazgırdır, Elma Şekeri ne kadar sakin, iyi huylu bir çocuksa, Çirkin Ördek Yavrusu'da bir o kadar, haylaz, huysuz ve arsızdır.Çok özledim ikisini de. Eylül ayında Çirkin Ördek Yavrusu anneanne ve dedesiyle kalacakmış Akyaka'da. Mağazayı açamamış olursam ben de orda olurum o tarihte. (İnşallah açmış olurum dükkanı, o ayrı mesele. Tek açılsın da , onlar buraya gelir, cadaloz kızı zapt edemezlerse.
Dünkü dükkanda fossss çıktı...İçimden okkalı bir küfür savurmak geçiyor.

Wednesday, June 21, 2006

becerebilecekmiyim acaba?

yarın sabah annem geliyor ya, sabah erkenden pazara gittik ve olağan alışverişimizi yaptık, biz genelde ıvır zıvır şeyler alırız, normal evlerdeki gibi yemek pişmez bizde, sebze meyve bol bol yeriz ama, genelde salata tarzında yapıyorum ben. hem havalar o kadar sıcak ki, böylesi daha iyi oluyor.Kışın daha özenli yemek yapıyorum ben, ama yazın genelde her bir sebzeyi salata vari hazırlıyorum, pekçokzamanda kafadan uyduruyorum ve gayet başarılı oluyor,genelde de her bişeyi yemeye bayıldığımdan ve her değişik yediğim şiyen içindekileri aşağı yukarı tahmin edebildiğimden evde uydurarak hazırlayabiliyorum, (eminim mutfakla ilgisi olan ve merakı oılan herkes bunu becerebiliyordur, bu bana has bir durum olmasa gerek)
Annem benim yaptığım yemekleri, tatlıları, pasta ,börekleri görünce pek bi mutlu oluyor, hatta gözlerine inanamıyor,ben eskiden evde çay bile demlemezdim, evlenmeden önce 13-14 sene yalnız yaşadım ama, ev tam takır kuru bakır olurdu, dolapta soda, cola ve meyve dışında hiçbirşey bulunmazdı, annem geldiği zamanlar alır birşeyler koyardı, tabiki bir dahaki gelişinde atardı eski aldıklarını,aslında atmazdı ya..... Annem hiç bir şeyi atmaya kıyamaz, son kullanma tarihi bile geçse, saklar onu.Çitos ne kadarbaşarılıysa ben de o kadar ilgisiz ve meraksızdım. Ama artık çok seviyorum mutfakta değişik şeyler hazırlamayı, Çitos kadar başarılı değilim ama, genelde yaptıklarım beğeniliyor.Bu konuda en çok canım kocama güvenirim ve başkalarına ikram etmeden mutlaka ona tattırırım, kalite kontrol yani,onun onuyından geçerse tamamdır operasyon.Eğer eksik varsa, tadıdında beğenmediği bişey varsa, mutlaka söyler, bi dahaki sefere şöyle yap der. Geçen yaz Akyaka'da içli köfte denemesi yapmıştım,tabiki yalan yanlış bişey oldu, ince yapamadım çünkü, ilk denememdi nede olsa,lezzeti gayet iyiydi ama, yuvarlakları çok kalın olmuştu.Canım kocam çok kalın yapmışsın diye patdadanak söyleyiverince, annem babam pek bi üzülmüşler. Annem canım kocama da ertesi sabah kahvaltı da dökülmüştü resmen, neden öyle dedin hevesini kırmasana diye,velhasıl sonradan itiraf etti çok üzülmüş benim adıma. Aslında bana göre sorun yok, her yaptığım mükemmel olamaz ki, öğreneceğiz zamanla.
Neyse,konumuza dönelim, yarın için, biber dolması yapacağım, evde ilk defa deneyeceğim inşallah güzel olur;güzel olur,güzel olur, çünkü içine sevgimi katacağım ''sahrap Soysal'' gibi...
Daha önce annem yaparken gördüm, içine konulanları az çok kestirebiliyorum, bloglarda mutlaka vardır ama bakmayacağım, kendim uyduracağım, uyduruk dolmam güzel olursa yazarım, hiç bahsetmezsem başarısız demektir.Çok çeşit hazırlamayacağım, annem de az yemeye gayret ediyor, gördüğü tedavi nedeniyle bol miktarda kortizon aldı,yüzü gözü şişmişti, şimdi iyi ama, kilo alma kabiliyeti arttı ilaçlardan. Çok abarmayacağım yani. Ben de diyetteyim zaten.Evde kışkırtıcı gıdalar olursa, kendimi kaybediyorum, bu ara karboksiye para bayıldım hayatta yemem ama, normal şartlarda yemeye başladığım zaman korku filmi kıvamında oluyorum.
Taze börülce aldım bir de onu pişireceğim. O kolay, zeytinyağlı yemeklerde sorun yok. Onu 3 yıldır yapıyorum artık öğrendim. Pişirdiğim tek tencere yemeği de yaz kış zeytinyağlı yemekler.
Bir de mozaik pasta yaptım, bu aralar sürekli yapıyorum, aklıma nerden geldiyse; taaa ilkokul yıllarında, Çitos'la beraber hep yapardık ve çok başarılı olurdu, hala da güzel oluyor.Annem çalıştığı için Çitos'la mutfak denemelerimiz çok olurdu, becerirdek de....Çitos zaten eskiden beri becerir böyle şeyleri.Yemeklerde de başarılıdır ama, pasta konusunda acayip başarılıdır. Canım kocam hep sen bırak öğretmenliği, aç bir pastane, cafe ne olusa, para basarsın derdi Ankara'dayken. Öf yaaaaa, Ankara'yı çok özlüyorum ben. Burası da güzel ama,Ankara'nın havası,suyu herşeyi çok farklı.
Dün akşam üzeri Emlakçı A.Bey yeni dükkan var diye aradı, bakalım canım kocam gidip görecek, yeri tam istediğimiz bölge değil ama bakalım.Zaten fiyatı da bizim vermeyi dülşündüğümüz fiyatın bayağı üstünde. Acayip gıcık oluyorum aslında, kiralar almış başını gitmiş ,bir de hava parası çılgınlığı var,her dükkana kesin tadilat gerekiyor, acaba vazmı geçsek diye düşünüyorum, şimdi saymadım ama 25 tane filan dükkan devretmeye çalışıyor, daha doğrusu, iyisinden bi keriz bekliyorlar, dükkanlar el değiştirmediği gibi, her hafta fiyat artıyor, ya mal sahibi kirayı arttırıyor ya da mevcut kiracı hava parasını,ben anlamıyorum bu işi.Herhalde,buralarda dükkanlar kiralanmayınca fiyatlar artış gösteriyor. Dolar,euro arttığı için artış oluyor desek, 2 ay önce de durum böyleydi, o zaman piyasa bu kadar hararaetli değildi ki....Bazıları da abartıp boş dükkanlara hava parası istiyorlar,haaa aklıma geldi, bi tanesi de işin bokuna çıkarıp ne istese beğenirsin, apartmanın girişini dükkana çevirecek, dükkanı kiracı yapacak (bildiğin inşaat yani), dükkan oluştuktan sonra,belediyeden ruhsat almaya çalışacak, bunu becerebilirse, bilmem kaç milyar (3 rakamlı milyarlardan) hava parası verecek ondan sonrada oturup kek gibi müşteri bekleyecek.Acaba tapuyu verecekler mi bilmiyorum. Tüh keşke sorsaymışım emlakçıya.(çok mu salak görünürdüm ,yoksa dalga geçtiğim anlaşışırmıydı....)Bakalım hayırlısı, bugün akşam canım kocam (artık oburiks demiyorum acayip bozuluyor,iştahı açık ne yapsın)ne havadisle gelecek?

Tuesday, June 20, 2006

biraz tembelimde...

aslında, bu blog işi beni pek sarmadı. sıcaklarında etkisi var belki ama içimden hiç bişey yapmak ,araştırmak, kurcalamak gelmiyor.Yani takip ettiğim, zaman zaman göz attığım bloglar var .acayip güzel şeyler yapıyorlar,sayfaları cıvıl cıvıl. benimki nasıl tamamen ruhsuz,dümdüz bir sayfa. hiç hoşuma gitmiyor aslında, ama neler yapabilirim, bunları nerelerden öğrenebilirim hiç bir fikrim yok.Zaten hiç birşey okuyasım ve kurcalayasım da yok. bu üzerimdeki rehavet giderse, ben de kıçımı kaldırıp azıcık araştırırsam bulurum herhalde ben de sayfamı renklendirecek birşeyler.zaten kimsenin de sayfamdan haberi yok, bu da ayrı bir konu.ilk etapta beklentim değil insanların beni ziyaret etmesi ve takip etmesi,ben şimdilik kendi halimde laylaylom takılıyorum ama, ben de birşeyler öğrenince heveslenir ve heyecanlanırım herhalde.(umarım...)
ilk günlerde, yanigeçen hafta blog kardeşliği için form doldurdum ondan sonra da oturdum bekliyorum ,benimbirşeyler yapmam gerekiyormu onu bile bilmiyorum. Yani bu konuda cahillik sınırlarını zorlar haldeyim. Hadi hayırlısı...
Annemin gelmesine 1 gün kaldı. Perşembe sabahı burda. Aksi gibi benim zayıflama zımbırtısı da o sabah 9,30'da.ama allahtan kısa sürüyor. Bu karboksi zırıltısı da sıkmaya başladı, bel ve kalça 5cm incelmişti ya güya, ben ce kesin yanlışlık var, ya ilk ölçü ya da son ölçü hatalı. Dünkü seansta sanki baştan savma yapıldı gibi, çünkü yeni doktor yeterince iğne batırmadı sanki. bakalım perşembe günü seansta dikkat edeceğim ne kadargaz verecekler ordan anlaşılır herhalde.zaten bu tür yerlerde kişiyi bağlayana kadar ilgileniyorlar ,sonrası .....'tan teyyare durumuna geçiyor hemen. Bu tür yerlerde zor müşteri olmak lazım biraz da huysuz olmak lazım galiba, o zaman senden tırsıyorlar ve daha dikkatli davranıyorlar.Güya, 7. seansda ölçü alacaklardı, ben ölçü almanız gerekmiyormu demesem umurları değil. 8. seansta ben söyleyince lütfedip aldılar, ölçü almaları ya da almamaları çok umrumdeğil aslında, benim için sonuç önemli,ben aynada az da olsa eridiğimi gözlemleyebiliyorum bu yapılan işlemin çalıştığını gösteriyor ama kardeşim, eğer anlaşırken 7. seansta ölçü alınacak dedi isen alacaksın, sallamayacaksın. haksızmıyım yani......(maalesef her yerde köprü -ayı-dayı mantığı işliyor .düzen çarpık birkere.)
yarın çok işim var.......
pazara gidilecek,sebze alınacak.....
carrefour'a gidilecek, haftalık alış veriş yapılacak(burası çarşı pazar cenneti;Kipa var,sevmiyorum, aşırı kalabalık,bi de orda aradığımı bulamıyorum çok karmaşık geliyor ;Migros var,sevmiyorum, 3mmm galiba hiç dikkat etmemişim ama, sanki herşey yokmuş gibi geliyor,yanılıyorumdur mutlaka,bir de burasıda günün her saati kalabalık oluyor, bir de kasalar çok yavaş geliyor bana;geriye carrefour kalıyor,burayı tercih ediyorum, çünkü, diğerlerine göre daha az kalabalık, meyveleri daha taze (pazardan meyve almıyorum,hep çürükleri veriyorlar bana,hep kazıklanıyorum,önlere en güzellerini koyuyorlar,arkadaki çürük çarık hepsini bana veriyorlar sanki) eve daha yakın vs.vs. Tek sinir bozucu şey, cırtlak sesiyle satış yapmaya çalışan promosyon görevlisi.Garip kıyafetli, garip garip cümlelerle insanları gaza getirmeye çalışan, ben de pek başarılı olamıyor onun anonsunu duyunca onun bulunduğu reyonlara gitmiyorum ve hatta bulunduğum yeri terk etme hissi uyandırıyor bende.
Neyse, yarın carrefour ve pazar maceralarını anlatırım artık.Bu girizgah olsun.
Haaa, bi de ve tabiki de,anneme yemek hazırlayacağım en güzelinden.

Monday, June 19, 2006

sıradan bir gün...

bu sabah her zamanki gibi sıradan bir gün gibi başladı aslında. Ama şöyle bir düşününce pek de değer günlerle aynı olmadığını farkettim. Bi kere, oburiks sabah 10,30'da uyandı. Geceleri zaten uyuyamaz evde gece yarısı hayalet gibi dolaşır durur, ben uyandığını her saferinde farkederim ama, uykudan ne oldu? diye soracak gücü kendimde bulamam ve sızarım gene. Neyse, bu aralar gece yarısı kalkıp NTV'de sabaha karşı yayınlanan basket maçlarını seyrediyor,gazetede o gece maç var mı onu kontrol eder durumda, kafayı yedi galiba......
Aslında erkekler futbola çok meraklıdırlar ya, Oburkis allahtan hiç ilgilenmez futbolla, maç varsa ayıp olmasın diye 5 dakika bakar o kadar, zaten acayip konsantrasyon sorunu var, asla 5 dakikadan fazla sabit kalamıyor hiç bir kanalda.... Çok ilgisini çeken film filan olursa izlerancak.Bi aralar DVD izlerdi ondan da vazgeçti.Oysa ben, televizyona bayılırım,dizi, film, belgesel (discovery chanel ilgimi çekiyor bu aralar),magazin, ıvır zıvır herşeyi izlerim. Ama, sabah kuşağı programlarına tahammülüm yok maalesef. Deli saçması gibi, insanlarda o kanal senin bu kanal benim geziyorlar, helal olsun, bilmem kaç senedir aynı şeyi yapıyorlar ve bıkmadılar.Para almadıkları söyleniyor ama kocaman yalan herhalde. Bu iş para ile bile çekilmez yavvvv....
Gene nerelere geldim, ordan oraya atlamaktan ipin ucunu kaçırıyorum. Sabah oburiks uyurken ben vakit geçsin diye, vileda ile yalandan (bu lafda Oburks'ten ağzıma takıldı. Rahmetli annesi uyduruktan temizlik yapacağı zaman yalandan temizledim dermiş.Nur içinde yatsın.) evi sildim,bizim ev maalesef toz üretme çiftliği gibi, bugün temizlik yap yarına sanki 1 ayolmuş temizleneli gibi oluyor.Hiçbir şeyi düz gün olmadığı gibi, kapı pencerede boktan.camlar açık olduğunda, rüzgardan sokağın tüz tozu toprağı içerde, camı kapatsan gene tüm sokağın tozu sanki bizim evde. Sözde burası bu memleketin en iyi sitesi diye biliniyor. Burda oturduğumuzu söyleyince, ooo ordamı oturuyorsunuz diyorlar. Bana saçma ve komik geliyor ama neyse. İçi beni, dışı seni yakar hesabı bu laf böylemiydi yoksa tam tersimiydi ....(her nasılsa)

Bugün karboksi 16,30 daydı. Sözde yürümeye kararlıydım ama, hava bizim esentili evden bile çok sıcak olduğunu belli ediyordu bugün.(normalde bizim evin balkonuna çıkıp hava durumunu almaya çalışırsan 5 derece kadar yanılırsın. Bizim orası şehir merkezine göre bayaa serin oluyor, sürekli bir esinti var yani. Lodosmudur poyrazmıdır her ne ağrıysa o esiyor işte.)Son dakikaya kadar inatla yürüyeceğim diye düşüne ben, son anda arabayla gitmeye karar verdim, ama merkezin civarında seanstan sonra 45 dakika kadar yürüdüm eve döndüğümde kan ter içindeydim. Tam seansa giderken yolda Çitos aradı, annem bugün doktora gitmiş, rahatsızlığı endişe ettiğimiz durumla ilgili değilmiş.Şükürler olsun sana allahım, dualarım kabul oldu. Ters bir durum çıkmadı. Ama pimpirikli ve takıntılı ben, acaba yanlış teshis koymuş olabilirler mi diye endişelendim bir ara ama sonra bu salakça ruh halinden çabuk kurtardım kendimi. Napim, elimde değil, buranın en havalı ve popüler ,piyasa hastanesinde 4 yıldır yanlış tedavi ve ilaç uygulandığından rahatsızlık içinden çıkılamaz hale geliyordu nerdeyse. Allahtan Ankara'daki yeni doktoru durumu farketti de ucuz atlattık.Elma şekerinin kep giyme töreninden sonra, yani perşembe günü annem burda olacak kısmetse. Babam da gelir umarım.Annemi alır birlikte dönerler Akyaka'ya.

Seansa gelelim.....
Yeni birdoktor başlamış merkeze.H.hanım ölçümü alırken yeni doktor bana ne dese beğenirsin,bayaa kilo vermişsiniz demez mi.... Aniden ağzımdan ''siz beni ilk defa gördünüz nasıl anladınız ki?'' cümlesi fışkırıverdi.Çok kilolu değilsiniz ordan tahmin ettim diye toparlamaya çalıştı ama komik oldu.Seansımı bu yeni doktor hanım yaptı bu sefer.Doktorlar aslında çok ukala olurlar, küçük dağları ben yarattım modunda gezerler,ama bu kadıncağız öyle değildi.Sempatikti bile diyebilirim . Alışık olmadığım bir doktor modeliydi yani. Tabiki yanılıyorumdur ama, H.hanım daha iyiydi sanki.Bu sefer gaz çok aşırı yayılmadı diğer zamanlarda acayip hissederdim içimde yol aldığını. Neyse allahtan bu yeni doktor sabahları olmuyormuş benim de randevularım sabah o yüzden H. hanım yapar benim iğnelerimi.
Ölçülerime gelirsem, göğüs ve sırttan 1 cm.(zaten oraya iğne yapılmıyor) bel ve karın 5 cm.(bence o kadar incelme olmadı ama, metrede öyle gösterdi, bilemicemmmm)üst bacak ve alt bacak 2'şer cm.(orası inceldi gerçekten hissediyorım) ve son olarak kol 2 cm. 7 seansta iyi sayılır herhalde.
Pek de sıradan bir gün değilmiş dimi....

Sunday, June 18, 2006

Babalar gününün de bir geçmişi varmış.

Anneler Günü kadar eski olmasa da Babalar Gününün de bir geçmişi varmış. Bazı tarihçiler, Babalar Gününün Antik Roma'da bile kutlandığını biliniyormuş.Bazı araştırmacılar tarih veremiyor ancak, Babalar Gününün Batı Virginia'da ortaya çıktığını savunuyor. Batı Virginia'da yaşayan John Dowdy'nin annesi öldükten sonra onun yerini alan babası için böyle bir gün kutlanmasını istediği söyleniyor. Diğer araştırmacılar ise 1910 yılında Washington'daki John Bruce Dodd'un 6. çocuğunun doğumu sırasında hayatını kaybeden annesinin ardından hayatını çocuklarına adayan babası William Smart'a özel bir gün armağan etmek amacıyla bu fikri ortaya attığını belirtiyor. Dodd, anneler günü kutlanırken babalar gününün olmayışını büyük bir haksızlık olarak nitelendirmiş. Hemen babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın babalar günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış. Ama bu çalışmalar bir sonraki yılın 19 Mayıs'ına kadar sürmüş. Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'un Spokane şehrinde kutlanmış. Daha sonra diğer eyaletlere yayılmış. Ancak Babalar Günü resmi olarak 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge'in desteğiyle kutlanmış. 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımlamış.
Yanımızda olsun veya olmasın ,belki de çok uzaklara gitmiş dahi olsalar, babalarımıza bugün sevgimizi gönderelim. Tüm babaların, baba adaylarının , baba olmayı hayal eden ve hatta baba olmayı hiç düşünmeyen, hayalini bile kurmayan, herkesin babalar gününü tüm kalbimle kutlarım.

bugün babalar günü

Her zaman söylemesem de biliyorum aslında babamın onu ne kadar çok sevdiğimi bildiğini..
Ve ben ne kadar karışık cümleler yazsam da hepsini deşifre edebileceğini.. Çünkü o benim Babam....
Dün sana kızdıklarımı, bugün kendim yapıyorum baba.Çünkü,aslında senin küçük bir kopyanım ben.Umarım senin kadar bağışlayıcı,hoşgörülü ve sevgi dolu olurum babacım.

Mesafeler ne kadar uzun olursa olsun,sevgisini her zaman üzerimde hissettiğim dün de ,bugün de, yarın da, bana en kızgın olduğun zamanlarda bile, kalbim kadar yakınımda olan babacığım seni çok seviyorum.Allah seni başımızdan eksik etmesin......
Büyük ve asi kızın.....

Thursday, June 15, 2006

An English man in İstanbul......

evet doğru An English man istanbul'da....Hem de boğazda muhteşem bir konser verdi ama ben tabiki orda değildim. Herşey için heves ederim gitmek, orda olmak isterim ama hep ıskalarım.Çocukluğumdan beri hayran olduğum Sting bu kadar yakınıma geldi hoş 600 km uzağıma ama olsun ,bana göre Türkiye'ye gelmesi yakınıma gelmesi demek, ve ben onu görmeye, dinlemeye gitmedim. Yuh olsun bana....Güneş tutulmasında da aynı şey oldu, Oburiks nasıl olsa takmaz böyle şeyleri diye gidelim mi Antalya'ya diye sormamıştım bile,ama burdan bile izlediğimiz görüntü muhteşem olunca keşke gitseydik diye iç geçirirken Oburiks'de
madem gitmek istiyordum gitseydik deyince acayip üzülmüştüm. hatta bu sabah gene Sting konseri için iç geçirirken güneş tutulmasındaki olayı söyleyince Oburiks benimle dalga geçti ,
burdaki görüntü hoşuna gidince o anda heves ettin sonra da gitmedik diye sızlanıyorsun diye.(haklı aslında) Ha bu arada, benim sevgili kocacım, burda kendisinden oburiks diye bahsettiğimi görmüş ve bana neden Oburks diyorsun diye kapris yaptı ben de neden dediğimi söyleyince (burda yazmayayım şimdi nedenini-görürse daha çok bozulur) sesi çıkmadı. Böyle durumlarda Oburiks sessizkalırsa kabul ediyor demektir.Asla kabul ettiğini söylemez ama ben artık anlıyorum.(Eeeeee, 5-6 sene geçirince beraber anlıyor artık insan.)
Konuyu acayip dağıttım aslında kaldığımız yerden devam edeyim bari........
Tabiki, Keremcem çılğını kızlar gibi kendimi yerlere atacak ,paralayacak değilim ama, bu davranış biçimi bana en çıtırken bile çok saçma sapan bir davranış gibi gelirdi.Hala da anlayamıyorum, onlar star işte ,ekranda görürsün, şarkılarını dinlersin, eğer varsa filmlerini izlersin, onlar biHerhalde bundan 10-15 sene evveldi çok net hatırlayamıyorum tarihini ,Micheal Jackson konseri vardı ,resmen bütün paramı verip bilet almıştım ama konser nedeni hatırlamıyorum ama konser iptal olmuştu ve gidememiştim. Bir de ,yine aynı dönemde bu sefer İstanbul'da Madonna konseri vardı be gene gidememiştim ama bu durumun sorumlusu gıcık müdürüm A.Bey'di.Benden pek hazzetmezdi zaten. Ben bankada işe başladığımda benim yerime onun bir akrabası başlayacakmış galiba ,onun yerine ben kabul edilince bana peşin peşin gıcık olmuştu. Benim torpil daha ağır basmış anlaşılan.Bana çin işkencesi yapardı resmen.daha sonra ben başka bir şehire tayin olduktan sonra muhtelif seminerlerde eğitmen olarak katıldığında, bana çok yakın ve samimi davranırdı ama sebebi benden başka tanıdığı kimse olmayışındandı galiba.her neyse, çok uzun zaman geçti üzerinden ve ben o bankadan ayrılıp başka bir bankaya geçmiştim filan falan. İşte bu A.Bey bana izin vermemişti konser için. Konser Cuma akşamıydı galiba ve ben gidememiştim İstanbul'a.Zaten çok konser meraklısı filan değilimdir ama dünya starlarını da burda izlemek keyifli olurdu aslında,bu güne kadar bu fırsatı yakalayamadım ama belki bundan sonra yakalarım inşallah.
Haaaa,en önemli haber ise, bu sabah 74,7'yi gördüm tartıda. Nazar değmesin pek bi hızlandım hayırlısı. Karboksinin mi faydası var bilemiyorum ,yediklerim aynı ama kilo vermeye başladım.
Ben kendi kendime acayip nazar değdiririm ya hadi hayırlısı.Geçen gün muffin yapmıştım fırındayken acayip kabarıyordu ,ben ne güzel kabardılar yaşasın diye sevinmeye başladımki 10 dakika sonra muffinler fooossss diye sönmüşlerdi maalesef. Böyle de uğursuzum yani.

Wednesday, June 14, 2006

çok canım sıkılıyor aslında......

yaa, gerçekten canım acayip sıkkın aslında......
neyse, dün öğleden sonra moralım çok bozuldu ,kötü bir haber aldım annemden. Ben çok kötümserimdir aslında hiç bir olayda iyimser olamam en olmadık durumları düşünürüm inşallah bu da böyledir. Aldığım haber annemin rahatsızlığı ile ilgiliydi bütün bir kış zorlu bir tedavi süreci yaşamıştı ve tamamen iyileşmese de en azından rahatsızlık kontrol atlına alınabilmişti. Ama son bir haftadır yine başka şekilde bir durum baş göstermiş ve annem kimseye bahsetmemiş bundan. (ben de şimdilik hastalıktan bahsetmek istemiyorum,iyi haber geldiğinde anlatırım belki.)oysa doktorların söylediği en ufak durumuda bile bizi haberdar edin demişler. Annem de doktorunu filan da aramamış ,şimdi yazlıktalar ve doktor Ankara'da. Gitmek mi zor geldi, önemsemedi mi yoksa, korku ile yokmuş gibi midavrandı bilmiyorum.Ama kız kardeşim (Çitos)ve benim ısrarımla doktordan randevu alındı ve önümüzdeki salı randevu verebildiler. İyi düşünmek ve iyi şeyler çağırmaya kararlıyım. Çünkü, ne düşünürsen o başına geliyor insanın. Sanki felaketleri kendimiz çağırıyoruz gibi.
Allahtan Çitos orda ,babamın da gitmesine gerek kalmayacak.Babam da yaşlı sonuçta ona da kolay olmuyor doktor doktor dolaşmak. Şimdi bir sürü tetkikler yapılacak uzun zaman alacak, babam biraz da tez canlı olduğundan bunalıyor.Annem rahat rahat halleder işlerini.
Bu arada, Çitos'un büyük kızı Elma Şekeri ana sınıfına gidiyor ve önümüzdeki çarşamba (doktor randevusunun ertesi günü) kep giyme töreni var(şaka gibi ,çok hoşuma gidiyor)annem orda bulunacak ,iyi oldu.ben de çok gitmek istiyorum ama,zaten elma şekerinin her durumunda yanında oldum,hatta geçen sene Kolej'e girerken, kura çekilişinde de ben yanlarımdaydım, beklerken kalbim duracaktı sanki, tam artık çıkmayacak derken, Çitos ''ben çok uğursuzumdur, ben dışarı çıkayım bak gör ilk biz çıkarız'' deyip Milli piyango salonundan dışarı çıktı ve 2-3 kişi sonra bizim numaramızı okudular. Hatta ben hayal görüyorum filan zannettim ,şapşal bir halde çitos'u bulmuştum.İnşallah, vakti geldiğinde Elma Şekeri'nin kardeşi Çirkin Ördek Yavrusu için de aynı heyecanı yaşarız.Ne acayip, kurada çıkmasa ne olacak aslında,ama işte insan çocuklarına en iyisini vermek istiyor ve anlamsız streslere giriyorlar.Ama, ben de kendi çocuğum olsa, aynısını yapardım garipsemiyorum yani.
Ya, birden o günü hatırladım da uzattım biraz. Velhasıl, ben de orada olmak isterdim ,ama karboksi filan da var ara verirsem toparlayamam belki. O kadar emek, zahmet ve en önemlisi nakit havaya uçar sonra. Zaten verdiğim paraya acıyorum aslında. Oburluk yapmayıp, boğazıma hakim olabilsem bunlar başıma gelmeyecek. Allahım, inşallah bu zayıflamak için döktüğüm son paracıklardır. Ben de küçük mezunların fotoğraf ve kamera kayıtlarıyla idare edeyim artık.Annesi ve tabiki babası izin verirse belki resimlerini buraya koyarım.(Ama sanmıyorum babamızın izin vereceğini. Geçtiğimiz yıl bir fotograf stüdyosuda Elma Şekeri'nin fotografını büyütüp vitrinde kullanmak istemişti ve baba izin vermemişti. gerçi gene fotografı koymuşlar sonra farkettik .Madem ailenin cevabı çok umurunuz da değil neden izin alıyorsunuz, bunlar da bir hoş yani.)

Tuesday, June 13, 2006

şeytanın bacağını kırdım

veeeee bu sabah tartı 75,3'ü gösterdi.
Ben kendimi bildim bileli diyet yaparım o nedenle çok kolay kilo alır ama asla gri vermede başarılı olamam.nerdeyse geçtiğimiz eylülden beri aldığım kiloları vermeye çalışıyordum ama veremediğim gibi diyette olmama rağmen de kilo almayı becerebiliyordum.(nasıl olduğuu bende bilmiyorum)ve ani bir kararla, çok da ani değil aslında, 06,04,2006 tarihinde 80,60 kilo ile başladığım acayip katı diyetin sonunda bu sabah itibariyle, 75,3 kiloyu gösterdi tartı. acayip sevindim ve o gazla oburix'i de zorla ikna edip yürüyüşü çıktık. hava acayip serin olduğu için deniz kenarında 1 saat yürüdük. keşke her sabah yapabilsek ama nerde,ne ben ne de oburix bunu asla başaramayız.neredeyse 1 aydır sabah kalkıp tenis oynamaya gideceğiz sitede 1 blok yanımızda kort var ama, akşam konuşuyoruz sabah gidelim ve başlayalım diye sabah uyandığımızda hiçbir şey konuşmamışız gibi devam ediyoruz.
ben uzun zamandır yanibir yıldır geçen yıl diyetisyenimin verdiği listeye göre yiyordum ama bu artık hiç fayda etmemeye başladı ve 5 sene önce beni 20 kilo zayıflatan tonton doktorumun verdiği yemek listesini uygulamaya başladım ve başarıyı onunla yakaladım.İsmet Hoca keşke burda olsada ondan gene yardım alabilsem.Ama bu sefer kararlıyım diyetisyen yardımı almadan kendim başaracağım. Çünkü neler yapmam gerektiğini çok iyi biliyorum ama uygulayamıyorum. İdeal kilomolan 68'e ulaşınca belki koruma amaçlı ,karboksiterapiye gittiğim merkezin diyetisyeninden yardım alırım.Gerçi onlarda 6 aylık paket program uyguluyorlar ve ücreti kredi kartına taksit yaparak alıyorlar bu da bana uymuyor.Konuşup anlaşmaya çalışırım olmazsa muayenehanesi olan bir diyetisyene giderim artık.Keşke Ankara'daki Aslı Hamın gibi bir diyetisyen bulabilsem.

Monday, June 12, 2006

bugün karboksiterapinin 6. seansına gittim.ilk defa sabah erken saatte 9,30 daydı randevum. diğer 5 seansta 16,30'da gitmiştim ve pek ağrı hissetmiyordum, h.hanım, bugüne kadar hiç kimseyle benimle çalıştığı gibi rahat çalışmadığını söylüyor, ama bugün acayip canım yandı, hele verilen gaz dağılırken feci acı verdi. ama napalım her nimetin bir külfeti var katlanacağız artık.
bu gün nema'mı almak için önce ziraat bankasına uyradım. gittiğim güzellik merkezinin 2-3 bina yanında şube var cok kalabalık olur diye(diğer zamanlarda ana baba günü oluyor) numara alıp, merkeze gittim aksilik bu ya, 25 dakika sonra seans bittiğinde geldiğimde numaram geçmişti tekrar numara almam gerekti ama, şansım yaver gitti de işim 15 dakikada bitti. bu ziraat bankası için mucize.çünkü acayip kalabalık oluyor.
neyse, seanslara giderken evden merkeze kadar yürüyorum ve yürüyerek de dönüyorum günde yarım saat yürümenin faydalı olacağını soylemişti h.hanım.o yüzden seansa gittiğim pazartesi ve perşembe günleri merkeze kadar yürüyorum evden yaklaşık 45 dakika sürüyor. tek kötü tarafı merkeze ulaştığımda kan ter içinde kalıyorum.işimi bitirdikten sonra,gene yürüyerek eve dönerken karşıdan gelen 2 hanımdan bir tanesi gülünseyerek bana yaklaştı ve ''siz p.bank'ta çalışıyordunuz değilmi ?ben meltem isminizi hatırlayamadım'' dedi.hiç beklemediğim bir durum, zaten de acayip canım yanmış,paldırküldür para almışım bankadan ,çantamda da yüklü para var(gaspçılar yüzünden paranoyak oldum artık)alelacele eve gitmeye çalışıyorum, sapşallaştım yani,neyse tanıdık birbirimizi o da p.bank'tan ayrılmış başka bir bankaya geçmiş uğra mutlaka dedi ve öylece ayrıldık. uzun konuşamadık ama, önümüzdeki günlerde uğrarım mutlaka.severim meltem'i. buraya taşınalı nerdeyse 7 ay oldu ama hala kimseyi aramadım artık meltem başlangıç olsunda sırayla aramaya başlayayım eski arkadaşlarımı.